Sizin için çıkılacak bi tatil düşünün;
yola çıkmadan anneniz kalp spazmı geçiriyor ama sırf sizin için planı bozmayıp tüm
ısrarlara rağmen dinlenmiyor ve sizinle o yolculuğa çıkıyor.
Bu yolculuğun iki adımı var biri rahatlık biri
işkence. Yola çıktıktan sonra anlıyorsun ki işkenceye adım atıyorsun ve bunu
değiştirecek bir şey yok. O işkenceyi olabildiğince tek başına yaşamaya
çalışıyorsun ama gücünde bi sınırı var. Bu işkenceyi sana reva görenin
sorumluluk üstlenmediği gibi türlü rezil durumlara maruz bırakıyor. Ama bu yola
senin çıkıldı, minnet duy!
Yolculuk bitti, işkence bitti, güç bitti
ama sonuçta bi tatil var geçmişi unut yola devam et diye telkin ediyorsun
kendini ta ki yeni bi sorun baş gösterene kadar. Bu sorun en derini. Yola
çıktığın insan susmuyor. Geçmişten mutsuz hikâyeler hatırlıyor, hatırladığını
sanıyor ve “yeterrrrr!!!” diye patlama noktasına gelene kadar yılmadan,
usanmadan, senin rahatsız olduğunu bile bile devam ediyor anlatmaya. Olan annenize
oluyor zaten yeni anjiyo olmuş, stent takılacak bi de bu durumlara maruz
kalıyor ama size kalan bu yola benim için çıkıldı, minnet duy!
Tatil beklenilenden erken bitirilmek
zorunda kalınıyor bunu fırsat bilip kaçmak eve dönüp kalan üç günü kafa
dinleyerek geçirmek istiyorsunuz yine “sizin için” bi başka yere ama sorunlu
insanlardan uzaklaşılarak gidiliyor. İstemiyorsunuz ama yol boyunca ikna olup
yeni hayal kuruyorsunuz bari sonu iyi bitsin diyerek. Ama sizin kaderinizde bu
tatili kötü başlayıp kötü bitirmek varsa el mecbur bunu yaşıyor ve bin pişman
olarak eve dönüyorsunuz.
Her iyilik, her fedakârlık, her susuş her
zaman bizi doğru yola götürmüyor maalesef. Bu yol öyle bi yol ki daha adım
atmadan size bi yük yüklüyor. Herşey benim için minnet duymalıyım!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder